Bilgi Notu
İsmini bilerek seçtiğim bu kısa bilgilendirme notunda, aslında kendi pratiğimde uyguladığım birkaç detayı açıklamak istedim. Öncelikle, elbette ki psikolojik destek alanlarında çalışan herkes (danışman, psikolog, klinik psikolog, sosyal çalışmacı, psikiyatr, psikiyatri hemşiresi vb.), danışana/müracaatçıya/hastaya ayrımcılık yapmamak ve eşitlik ilkesini sağlamakla yükümlüdür. Ancak bazen kanıksadığımız ve farkında olmadığımız toplumsal dinamikler, dil kullanımında bizi zorlayabilir. Aşağıdaki maddeleri takip edebilir, kendi çalışmanıza uyarlayabilir ya da geliştirmek için önerilerde bulunabilirsiniz:
- Dil
Karşınıza gelen insan aksansız bir Türkçe konuşsa bile, anadili başka bir dil olabilir. Bazı yerlerde kendini Türkçe dışındaki bir dilde daha rahat ifade ediyor olabilir ya da bazen seansta çağrışımı o dildeki bir kelime ile gelebilir. Bu sebeple, benim geliştirdiğim müdahale, bunu belirlemek için şu soruyu yöneltmek oluyor:
- “Anadiliniz Türkçenin dışında bir dil mi?”
- “Kendinizi Türkçe kadar veya Türkçeden daha iyi ifade ettiğiniz bir dil var mı?”
- “Sizi büyüten kişiler sizinle Türkçe dışında bir dilde konuşur muydu?”
Burada Türkçe yazma sebebim, bulunduğumuz ülkenin hukuken resmi dili olmasıdır. Ancak Türkiye dışında çalışıyorsanız, o kısmı bulunduğunuz ülkeye veya seansın başladığı dile göre değiştirebilirsiniz. Unutmayalım ki aynı ülkede yaşadığımız birçok insan için Türkçe ilk yabancı dil olabilir, ikinci anadil olabilir. Bu sorulara “evet” cevabını aldığımda, aşağıdaki cümleyle bir alan açmaya gayret ediyorum:
- “Eğer zihninize (Kürtçe, Zazaca, Azerice, Arapça, Çerkesçe, Ermenice, vb.) bir deyim, deyiş, atasözü, duygu ifadesi veya herhangi bir şey gelirse, önce bunu o dilde söyleyip sonra bana açıklayabilirsiniz. O dildeki halini anlamasam bile sizin tam duygunuzu ifade etmeniz ve benimle paylaşmanız benim için önemli. Bağlamı birlikte yakalayalım isterim.”
- İnanç
Homo sapiens’in bin yıllardan beri geliştirdiği çeşitli sistemler içerisinde, inanç bizim motivasyonlarımız, tercihlerimiz, uzak durduklarımız ve yakın olduklarımız üzerinde etkili olabilir. Bir şeye inanmamız ya da inanmamamız, kişiliğimizdeki inanç boyutuyla ilgilidir ve bir görüşme sırasında inançla ilgili detaylar, bize kültürel normlar hakkında ve motivasyonlarına dair bilgi verebilir. Bu açıdan inanca dair yüksüz bir soru şöyle olabilir:
- “Kendinizi inanç boyutunda nasıl tanımlarsınız?”
- “İnanç kavramı sizin için nasıl bir şey ifade eder?”
Danışan, inancına dair bir şeyler paylaşırken antropolojideki önemli bir ilkeyi unutmamamız gerekir: Kenarların da kenarları vardır. Kendisini Müslüman olarak tanımlayan biri, sizin bilmediğiniz bir inanç pratiğine dahil olabilir. Ateist olduğunu ifade eden biri için ateizmin hangi türünde olduğu önemli olabilir. Hristiyan olduğunu ifade eden biri için bunun nasıl bir kültür öğesi olduğu önem taşıyabilir. Başörtüsü kullandığını gördüğünüz birisi bunu inandığı için, inanmadığı ama zorunda olduğu için kullanıyor olabilir veya dinsel bir öğenin önemli olmayacağı izlenimine kapıldığınız bir danışanınız size din kaynaklı endişelerden oluşan bir obsesyon ile gelebilir. Karşımızdaki insanın nasıl bir içsel dünyada yer aldığı ve dünyayla nasıl ilişki kurduğunu anlamamız önemlidir. Bu açıdan, önemli olan bizim ifade ettiği inanç sistemine dair ne bildiğimiz değil, onun bu inancı nasıl yaşadığı ve hayatında ne derece etkili olduğudur.
- İlişki durumu, cinsellik ve partner
Bu alandaki soruların heteroseksist, normatif, evlilik kutsayıcı ya da ahlakçı olmayan bir yerden ele alınması gereklidir. Danışanınızın bir partneri olabilir, poliamor ya da poligami şeklinde yaşıyor olabilir, açık ilişkisi olabilir, aromantik ya da aseksüel olabilir. Danışanınızın kendi yaşamını nasıl tanımladığını ondan öğrenmek önemlidir. Aşağıdaki sorular yüksüz şekilde bu görüşmeyi açabilir; ayrıca bu tip sorularda konunun çeşitli örneklerini ifade etmek, danışana birçok yaşantı biçimini duymakta beis yaşamadığınızı gösterecektir:
- “Romantik ve cinsel yaşantınızı nasıl tanımlarsınız?”
- “Partneriniz ile ilişkinizi nasıl tanımlarsınız? Tekeşli, çokeşli, açık ilişki vb. olarak mı?”
- Eğer bir ilişkisi olduğunu söylediyse: “Birlikteliğinizin biçimi nedir? Evlilik, birlikte yaşam, sevgililik, yakınlık, cinsellik odaklı yakınlık vb.?”
- Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim
Burada aslında ilk etkileşimden itibaren dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Cinsiyet veya cinsel yönelim atamamak. Elbette kitaplarda ve eğitimlerde danışanlara yönelik “bey/hanım” ifadelerini görüyoruz ve ağzımızdan çıkabiliyor. Bu noktada durumu açıklayabiliriz:
- “Toplumsal kullanım sebebiyle bey/hanım diyorum, ancak size nasıl hitap etmemi istersiniz?”
Karşımızdaki insan, bey/hanım sıfatlarından hoşlanmadığı gibi non-binary ya da genderqueer gibi cinsel çeşitliliğin herhangi bir noktasında olabilir. Bu sebeple LGBTİ+ bireyler demek yerine LGBTİ+’lar ya da farklı cinsel yönelimler demek yerine cinsel çeşitlilikler diyebiliriz. Tüm örnekleri birkaç cümlede vermek imkânsız olsa da ne demek istediğimin anlaşıldığını düşünüyorum. Heteroseksüalite ve cisgender kavramları da cinsel çeşitliliğe dahildir ve sadece anaakımlaştırılmıştır. Dilimizde ve bakış açımızda LGBTİ+’ları heteroseksüellerden farklı ve farklı olması sebebiyle ayrı olarak değil, tüm hepsini cinsel çeşitliliğin birer parçası olarak gördüğümüzde bunu dile daha rahat uyumlulaştırabiliriz.
- Evlilik, çocuk, ekonomik yükümlülükler
“Evli misiniz?” sorusu, boşanmış ama çocuğu olan birinde doğru bir soru olmayabilir. Bunun yanında bir kişi çocuk sahibi olmayabilir, ancak anne babasına ya da bir kardeşine ekonomik destek veriyor olabilir. Bunların dışında kişinin edindiği bir evcil hayvan olabilir ve onunla ilişkisini seansta sorabilmemiz de önemlidir. Ülkemizde anne babaya ya da kardeşe bakım verme oldukça yaygındır ve danışanımızın içinde bulunduğu koşulları, ona yabancılaşmadan anlamlandırabilmeliyiz. Ayrıca evcil hayvan konusunda da birlikte yaşamı vurgulamak, sahiplik ilişkisi kurmaya göre daha yüksüzdür. Karşımızdaki insan, kültürü, inancı ya da benzeri bir sosyal değişken sebebiyle bizim bildiğimiz veya bilmediğimiz pek çok biçimde bakım verme ilişkileri kuruyor olabilir.
Benim tüm bu durumları konuşmayı açmak için belirlediğim yüksüz soru şu şekildedir:
- “Bakmakla yükümlü olduğunuz biri var mı?”
- “Aynı yaşam alanını paylaştığınız biri var mı?”
